Buenos Aires Gezi Rehberi

Güney Amerika’da Avrupa’yı yaşamak

“Arjantin’in güzel sokakları ve akşam karanlığı olmasaydı, Tango asla ortaya çıkmazdı.” demiş ünlü Arjantinli yazar Jorge Luis Borges. Sanırız ki bir şehri tanımlamak için bu denli kısa ve etkili söz nadirdir.

Bu romantizm, tango ve tutku (özellikle futbol) kavramlarıyla daha tanışmadan önce kuruluşunda aslında teolojik bir isim verilmiş. Şehrin kurusucu İspanyol Pedro de Mendoza dindar biri olsa gerek şehre kuruluşunda “Puerto de Nuestra Señora Santa María del Buen Ayre” (Sevgili Anamız Güzel Hava Bakiresi Meryem’in Limanı) ismini vermiş. Zaman içerisinde de ismi günümüzdeki haline gelmiş yani ‘Güzel Havalar’ anlamına gelen Buenos Aires.

Sao Paolo’dan sonra Güney Amerika’nın en büyük ikinci kenti olan Buenos Aires; aynı zamanda Arjantin’in başkentidir. Arjantin’de aynı isimle bir eyalet de mevcut olduğundan “Ciudad Autonoma” veya “Capital Federal” olarak da haritalarda yer alabiliyor.

Güney Amerika’daki İspanyol döneminde Buenos Aires “Rio Del Plata” vilayetinin başkenti ve ana limanı olarak kullanılmış. Fakat Peru ve Şili vilayetlerinden daha az önemli görüldüğünden 1800’lerin başına kadar şehir çok büyümemiş. 1810’da başlayan ayrılıkçı hareket ile birlikte 1816’da Arjantin İspanyollardan bağımsızlığını kazanmış. Bu yeni kurulan ülke 1800’lerde Avrupa’daki savaşlar ve ekonomik krizlerden bunalan halk tarafından bir nevi “Vadedilmiş Topraklar” gibi görülmüş, özellikle İtalyan ve İspanyollar tarafından ciddi göç almış. Bu ilk göçler genelde kırsal kesime olsa da zor iklim ve yaşam şartları zaman içerisinde bu göçmenlerin Buenos Aires’e yerleşmesine yol açmış. Bu sebeple şehir göçmen akınıyla hızlı bir büyümeye girmiş.

Bu göçmen akını ise şuanda Buenos Aires denince akla ilk gelenlerden Tango’nun doğmasına fırsat vermiş. Coğrafya’ya yeni bu insanlar büyük umutlarla geldikleri bu yerde umduklarını bulamayınca, geleceğe dair büyük umutlar ve taşıdıkları kültürü harmanlayarak Tango müziğini oluşturmaya başlamışlar. Çıkış noktasında, fakir ve en temel sosyal haklardan mahrum insanlar tarafından benimsenen Tango’nun içerisinde hırçınlık, asilik, küstahlık ve hayal kırıklığı duygularının benimsendiği ve melankolik olduğu anlaşılabilir. Zaman içerisinde Tango müziğine dans figürleri de eklenmiştir. Kökeni ile ilgili farklı kaynaklar olsa da bir liman kenti olan BA’e gelen gemicilerin şehirdeki kadınları tavlayabilmek için başlattıkları dans yarışmaları olduğuna inanılır. Yere ayak vurma seslerininse gemilerin küpeştelerinden çıkan seslerden geldiğine inanılır. Uzun süre boyunca alt sınıfa hitap eden Tango, Carlos Gardel gibi sanatçılar sayesinde hem ulusun hem de dünyanın benimsediği bir müzik türü haline gelmiştir.

Günümüzde Güney Ameria’nın Paris’i olarak geçen şehir gerçek anlamda göze, gönüle ve mideye hitap eden sıcaklığı ve hareketliliğiyle bizi etkileyen bir yer oldu. Bize göze bir Avrupa kenti havasında biraz Paris biraz da Madrid karışımı.  Şehri ayrıntılı gezmek için bir hafta bile yetmeyebilir fakat biz aşağıdaki gibi ilerledik.

GEZİLECEK YERLER


Buenos Aires’te bir haftamızı geçirdik ve daha da vakit geçirebilecek bir şehir. Bizce en az 4-5 günü hak eden şehirde sanatsal, kültürel ve tarihi birçok yer olup çeşitli aktivitelere katılabilirsiniz. Üstelik birçoğunu da ücretsiz yapabilme şansına sahipsiniz. Gelin sizlere bu sımsıcak hareketli şehirler nereler görülebilir ve deneyimlenebilir anlatalım.

Gün 1. Şehir Turu


Ücretsiz şehir turlarını biraz araştırdığınızda sizi götürdükleri yerler üç aşağı beş yukarı aynı. Biz de bu listeye birkaç kendimizce ilaveler yaparak rotamızı oluşturduk.

  • Plaza de Mayo
  • Metropolitan Katedrali
  • Casa Rosada
  • Cafe Tortoni
  • Evita murali
  • Palacio Barolo
  • Kongre Binası
  • El Ateneo Grand Splendid
  • Teatro Colon
  • Tribunales
  • Templo Libertad
  • Obelisk

undefined

Plaza de Mayo’ya kahvenizi ve medialuna’nızı alıp sabah erkenden gidin. Bir banka oturup başkanlık sarayını Casa Rosada ve meydandaki insanları izleyin. Eva Peron’un başkanlık sarayının balkonundan ünlü halka seslenişini hayal edin. Meydandaki beyaz başörtü çıkartmalarını görüp bu cesur anneleri bir kez daha takdir edin. Heybetli bayrak direğindeki Arjantin bayrağına bir selam verip köşe başında yer alan Metropolitan Katedral’ine gidin. 

Plaza de Mayo


Buenos Aires’in en önemli meydanlarından birisi. Tarihte pek çok olay ve protestolara tanıklık etmiş meydanın Bağımsızlık savaşının ilk adımının da atıldığı yer aynı zamanda. Türkçe karşılığı Mayıs Meydanı olan burası adını 25 Mayıs 1810’da başlayan Arjantin devriminden almaktadır. Meydanda General Manuel Belgrano anıt heykeli de bulunmaktadır.

Plaza de Mayo Anneleri
Arjantin’de diktatörlük döneminde (aynı zamanda grup olarak toplaşmanın yasak olduğu bir dönem) kaybolan evlatları için her hafta başlarına beyaz bir örtü takarak toplanan anneler. Bu protestoları sayesinde hem ülke hem de uluslararası düzeyde yankı uyandırmış. Zamanın yöneticilerine bu anlamda baskı uygulamayı başarmışlardır. Büyük bir cesaret örneği olan bu eylemler, katılım sayısı azalsa da, günümüzde halen devam etmektedir.

Casa Rosada


Arjantin’in başkanlık sarayı. İspanyollar zamanında burada yer alan kale yıkılarak yerine bu bina yapılmış. Binanın pembe renkte olmasının sebebi ise ilginç. Zamanında ülkedeki 2 siyasi tarafı temsil eden renkler kırmızı ve beyazmış. Zamanın yönetimi tansiyonu düşürmek için sarayı pembeye boyatmışlar.

Metropolitan Katedrali


Meydana bakan yüzü klasik kilise mimarisinden farklı olarak antik Yunan tapınaklarına benzemesinin yanında, girişteki 12 adet kolon İsa’nın havarilerini temsil etmektedir. Girişin en sağında yanan sonsuz ateş kurtarıcı General San Martin’in yaktığı bağımsızlık ateşini simgelemektedir.

General San Martin’in mozolesi de bu katedralin içerisinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra bu katedral “Papa Francis”in papa olmadan önce kardinal olarak görev yaptığı yerdir. İçerisinde başpiskopos iken kullandığı eşyalar sergilenen bir müze de bulunmaktadır.

undefined

Mayo bulvarından (Avenue Mayo) ilerleyin ve Cafe Tortoni’de ufak bir kahve molası verin. Kongre binasına doğru devam ederken dünyanın en geniş bulvarı olan 9 Temmuz bulvarından karşıya geçin. Geçerken solunuzda kalan devasa Evita muraline göz gezdirin. Yol üzerinde Palacio Barrolo binasının şaşırtıcı yapısını görüp, tüm heybetiyle Kongre binasının bulunduğu meydana varın.

Cafe Tortoni


Tarihi 1880’lere dayanan bu kafe. Eskiden gelen mimarisini halen korumaktadır. İçerisinde tavan vitrayları eşsizdir. Fakat bu kafeyi ünlü yapan mimarisi ve eski olmasının yanında birçok ünlünün bu kafeye sık uğramasından kaynaklıdır. Bu kafenin müdavimleri arasında Jorge Luis Borges ve Benito Quinquela Martín sayılabilir.

Palacio Barrolo


Dante’ye hayran olan İtalyan mimar, İlahi Komedya’ya alegori yaparak tasarlamış olduğu bu bina 1923 yılında inşa edilmiş. Başlangıçta Güney Amerika’nın en büyük binası iken 1930larda Kavanagh binası yapılınca bu unvanı kaybetmiş. 100 m’lik bina 3 ana bölüme ayrılmış. Cehennem, Araf ve Cennet. Tepesindeki fenerin zamanında Uruguay’dan bile görülebildiği söyleniyor.

Palacio del Congreso de la Nación Argentina


Yapımı bölüm bölüm olarak yaklaşık 60 seneye yayılan kongre binası 1946 yılında tamamlanmıştır. Ve halen Arjantin’in kongre binası olarak kullanılmaktadır. Büyüklüğü çok etkileyici olan binada Amerikan Senato binasından esinlenildiği izlenimi yadsınamaz bir gerçek. Biz gittiğimizde bina restorasyonda olduğundan dışarısı tamemen örtülerle kaplıydı ne yazık ki.

Kaynak: turismo.buenosaires.gob.ar

undefined

Dünyadaki en farklı kitapçılardan olan El Ateneo Grand Splendid’e uğrayıp bir kitap eşliğinde kahvenizi yudumlamanız kaçınılmaz. Son olarak Plaza Lavalle’e geçin; Teatro Colon, Palacio de Justicia – Tribunales ve Templo Libertad’ı da görünce neden Avrupa’daymış hissedeceksiniz. En son şehrin sembolü Obelisk’e geçin BA yazısı ile fotoğrafınızı çekildikten sonra ve günün yorgunluğunu Obelisk manzaralı bir kafede veya Güemes Gallery AVM’nin tepesinde şehir manzarasıyla sonlandırın.

El Ateneo Grand Splendid


1900lerin başında tiyatro olarak inşa edilen bina. Zamanında Buenos Aires’in kültürel bir merkeziyken sonradan bakımsızlıktan ötürü kullanılamaz hale gelmiş. 2000 yılında Ilhsa grubuna (El Ateneo Yayınevi sahibi) devrolan tiyatro, grup tarafından mimarisine sadık kalarak bir kitapçıya çevrilmiş. Tavan freskleri ve localar dokunulmadan bırakılmış. Oturma yerleri sökülerek kitap rafları yerleştirilmiş. Sahne ise bir kafeye çevrilmiş. 2008 yılında Guardian tarafından dünyanın en iyi 2. kitapçısı seçilmiştir. 2019 senesinde ise National Geographic tarafından dünyanın en iyisi olarak seçilmiştir.

Teatro Colon


Dünyanın en iyi akustiğine sahip binalarından biri olarak gösterilen Colon tiyatrosu. Eski tiyatro binasının ardından tekrar inşa edilerek 1908 yılında Guiseepe Verdi’nin ünlü Aida operasıyla kapılarını açmıştır. 90’ların sonunda bakımsızlığa yenik düşen tiyatro 2006 ve 2010 yıllarında renovasyon geçirerek kapılarını tekrar açmıştır. Günümüzde 1 saatlik ücretli rehberli gezi seçeneği ile gezilebiliyor.

Palacio de Justicia – Tribunales


Adalet sarayı ve Yüce Divan’ın merkezi olan bu bina 1905 ve 1910 yılları arasında yapılmış ve o tarihten itibaren Yüce Divan üyeleri tarafından kullanılmaktadır. Siyasi geçmişi karışık bir ülke olan Arjantin’de bu bina bir çok önemli insanın yargılanmasına şahitlik etmiştir. Günümüzde halen diktatörlük zamanında kalan bazı davalar devam etmektedir.

Templo Libertad


İlginçtir ki Buenos Aires günümüzde 350.000 Yahudiye ev sahipliği yapmaktadır. Bu topluluğa hizmet eden şehirde birçok sinagog mevcut. Templo Libertad ise bu sinagogların hem en eskisi hem de en büyüğü diyebiliriz. İçerisinde bir müze de bulunan binanın girişinde yer alan Star Trek’ten tanıdığımız bir el işareti ise bunun eski bir İbrani selamlaşması olduğunu söylüyor. Gözünü sevdiğimin Hollywood’u. 😀

Obelisk


1936 yılında şehrin kuruluşunun 400. Yılı anısına dikilen obelisk 67 metre yüksekliğindedir. Obelisk tarihte bir çok farkındalık çalışması için kullanılmış olsa da en ilginç ve tepki çekeni ise 2005 yılındaki Dünya AIDS Gününde pembe bir kondom geçirilmesi olmuştur. Medya ve halk günlerce bunu konuşmuştur. Farkındalık kampanyası olarak düşünülürse faydalı olduğunu söylemek pek mümkün.

Ek bilgi: Biz hiçbir lokasyonda içeride sunulan turlara katılmadığımız için bir günde gezebildik. Eğer Teatro Colon, Kongre Binası veya Templo Libertad’ın içerisindeki tur veya müzelere girmek isterseniz bu rotayı 2 güne paylaştırabilirsiniz.

Gün 2.  La Boca Mahallesi ve Pasaje Lanin


Bugün biraz futbol, renkli evler ve tango günü, yani La Boca mahallesine gidiyoruz. Biz La Boca mahallesine gitmeden önce bir çok Arjantinli’den ve bloglardan bölgenin güvenli olmadığını eşyalarınıza dikkat etmeniz gerektiğini öğrenmiştik. Bu sebeple telefonlarımız ve nakit para haricinde yanımıza hiç bir şey almadık. Fakat biz oradayken tek bir kötü olay dahi ne gördük ne yaşadık ne de işittik. Yine de gece gitmemek de fayda var.

La Boca Mahallesi


La Boca mahallesi Buenos Aires’in en eski mahallelerinden. Eski limanın yanı başında olduğundan her zaman karışık bir yerleşim olmuş. Evlerinin rengarenk olması ise yerleşik halkın fakirliğinden kaynaklı. Fakir halk evlerini boyamak için yanaşan gemilerden arta kalan gemi boyası varsa alır ve evlerini boyarmış. Tango dansının doğuşu da bu mahalleden ve yine gemicilerden ötürü. (bknz. Tango) Ve tabi futbol, La Boca aynı zamanda Boca Juniors futbol takımının mabedi La Bombonera Stadına da ev sahipliği yapıyor.

undefined

La Boca mahallesini gezmeye biz La Bombonera’dan başladık. Önünde bir fotoğraf çektirdik ve karşısındaki mağazalarda biraz oyalandıktan sonra El Caminito’ya (küçük yürüyüş yolu) doğru yürümeye başladık. El Caminito sanki sizi eski liman zamanından bir kesit sunar gibi sizi karşılıyor. Renkli evleri, küçük hanları ve hareketliliğiyle sizi büyülüyor. Tabii ki bu oluşum tamamen turistik olsa da büyüsüne kapılmamak pek mümkün değil. Altı üstü belki 300-400 metrelik birkaç sokaktan oluşan El Caminito’dan bizim çıkmamız 3 saati buldu. Her dükkana girdik, her hana baktık ve her köşebaşında ilgimizi çeken mutlaka bir şey bulduk.

Pasaje Lanin


Sonrasında internette ilgimizi çekeceğini düşündüğümüz “Pasaje Lanin”e doğru yola koyulduk. Bu sokak eskiden normal bir sokakken şimdilerde mozaik kaplı evleriyle ünlenmeye başlamış. Sokakta yaşayan bir sanatçı evini mozaiklerle kaplayınca diğer mahalle sakinleri de bu şekilde mozaik kaplatmaya başlamış. Ama evlerin bir çoğu halen normal şekilde olunca ambians olarak çok da farklı hissedemedik açıkçası. Turistik anlamda da sokakta tek tük insan vardı; tek turist de bizlerdik. Burasının gelişmesi için bir süre lazım onu anladık.

Gün 3.  Retiro ve Recoleta Mahalleleri – Recoleta Mezarlığı


Artık Buenos Aires’i biraz tanımış ve ambiansını tatmış olduğumuza göre artık biraz daha derinlere inebiliriz. Bugün ise ücretsiz yürüyüş turlarından biri olan Recoleta turuna katıldık. Teatro Colon’un köşesinden başlayan tur, şehrin zengin muhitleri Retiro ve Recoleta mahallerinin içerisinden geçerek bu muhitlerin nasıl yapılandığını, aristokratik ailelerin 1800’lerin sonlarında başlayan Avrupa saraylarına benzer binaları Buenos Aires’e kazandırmalarını öğrendik. Bunu yaparken de ilginç hikayeleri dinledik. Turun başına biraz Arjantin biraz Buenos Aires tarihini de eksik etmediler. Ayrıca yol üzerinde Malvinas Adaları ve onun üzerindeki hakimiyet için İngiltere ile yapılan Falkland savaşından bahsedilirken bu savaşta ölenlerin anıt mezarını ziyaret ettik. Bu tur 10:30 gibi başlayıp yaklaşık 14:30 gibi Recoleta mezarlığının önünde bitti.

Recoleta Mezarlığı


Recoleta mezarlığını gezilmeyen Buenos Aires gezisi eksik kalmış olur. Şansımıza 15:00’te yine aynı firma tarafından Recoleta önünden bu sefer ücretli bir tur başlıyordu. Biz de katılmaya karar verdik. Recoleta mezarlığının girişi Neo Klasik dönem kapısı olsa da içerisindeki mozoleler Art-Deco, Art-Nuevo, Neo-Gotik ve Barok mimari esintilerini içerisinde bulunduruyor. 4691 adet parsele bölünmüş mezarlığın 94 tanesi Arjantin hükümeti tarafından tarihi eser olarak kabul edilmektedir. General Juan Lavalle, Eva Peron, Carlos Maria de Alvear’ın yanı sıra 18 Arjantin Başkanı da dahil olmak üzere bir çok sanatçı, ressam, aktör, aktrisin ebedi istirahat yeridir.

Ayrıca şehirde benzer konseptte olan Cementerio de la Chacarita mezarlığı da bulunmaktadır.

Gün 4. San Telmo Pazarı


Bizce bir şehri ve kültürü tanımanın en iyi yollarından biri, o kültüre ait marketlerden bir kaçını dolaşmak. San Telmo ise Buenos Aires’in eski mahallelerinden birisi ve pazarıyla meşhur.  İnternette dolaşırken burası biraz kafa karıştırabiliyor, San Telmo’da her gün açık olan “Mercado San Telmo” bulunuyor. Aynı zamanda hemen yanı başında yer alan Plaza Dorrego’da her pazar günü kurulan Antika Pazarı (“Feria de Antiguedades San Pedro Telmo”) bulunuyor. Bu sebeple bu gününüzü Pazar gününe denk getirmeniz önemli.

“Mercado San Telmo” 1837 yılından kalma bu eski yapı, metal yapısı ve cam tavanlarıyla eskiliğini belli ediyor. Günümüzde bir marketten ziyade turistik bir hal almış olduğundan içerisinde satış mağazalarından çok restaurant ve kafeler mevcut.

undefined

Öğle yemeği olarak atıştırmalık için tapas yiyin. Atıştırmalık dediğimize bakmayın epey de karın doyuruyor. Biz “Merci”‘de tapas yedik ve tadı gayet iyiydi. Yanında Seltzer sipariş verin. Aslında karbondioksit enjekte edilmiş su yani gazlı sudan başka birşey değil ama bunu lokallerin sifon dedikleri bir çeşit pompalı sürahide servis ettiler. En azından değişik bir deneyimdi. “The Market – Pops & Bubbles”ta ilginç bir waffle yedik ve gayet memnun kaldık. Aynı zamanda “Coffee Town” ise BA’in en iyi kahvesini yaptığını iddia etse de ortalama olduğunu söyleyebiliriz.

“Feria de Antiguedades San Pedro Telmo” bir antika pazarı olmasına rağmen çok canlı, standlarda evlerde yer alan antik eşyalar, ikinci dünya savaşından kalma miğferler, gümüş çatal kaşık takımları, eski şişelerden oluşan ilginç bir çok şeyi bulmak mümkün. Gitmişken San Telmo’da tango gösteri yapanları izleyin.

Gün 5. Parklar ve Bahçeler


Buenos Aires’in sayısız parklarında dolanma vakti geldi. Bizim araba bakım işleri nedeniyle bugün için yarım gün vaktimiz vardı.

Jardin Japones


Biz ilk olarak “Jardin Japones”e gittik. Adından da anlaşılacağı üzere burası bir Japon bahçesi. Arjantin’in bir çok Japon göçmeni ülkesine kabul etmesinden ötürü 1967 yılında o zaman ki Japon Prensi ve eşi (Akihito ve Michiko) Arjantin’e ziyaret edeceklerini bildirmeleri üzerine ülkede yaşayan Japonlar bu bahçeyi 50 gün gibi inanılmaz bir zamanda tamamlamışlar.  O zamandan beri Japonya ve Arjantin arasında bir kültürel köprü görevi gören bahçe, aynı zamanda güzel bir turist merkezi haline gelmiş. Halen ülkedeki Japonların bir çok organizasyonuna da ev sahipliği yapmakta. Girişi ücretli olan bu parkın içerisinde her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 11:00’de rehberli turlar da yapılmakta.

Paseo El Rosedal


Sonrasında ise Palermo Parkı (“Bosques de Palermo”) içerisinde bulunan “Paseo El Rosedal”a gitmek için yola koyulduk fakat ne yazık ki o bölüm kapalıydı. 18.000’den fazla gülün sergilendiği bu parkı görememek biraz üzücü oldu. İnternetteki resimleriyle yetinerek biz de parkın içerisinde bir ağaç gölgesinde uzanarak günümüzü tamamladık.

Kaynak: turismo.buenosaires.gob.ar

Bizim görmek için vaktimiz olmadı ama Jardin Botanico Carlos Thays ve Floralis Generica popüler yerlerden.

Gün 6. Sanat ve Kültür


Buenos Aires aynı zamanda Güney Amerika’nın modern kültür başkenti olarak da biliniyor. Bu sebeple çok fazla sayıda müzesi bulunmakta. Bunlar arasında Museo de Arte Latinoamericano de Buenos Aires (MALBA), Museo Nacional de Bellas Artes ve Museo de Ciencias Naturales müzelerinin öne çıktığını söylemek mümkün. Biz daha önce Avrupa’nın önde gelen görsel sanatlar ve doğa tarihi müzelerine gittiğimiz için sadece MALBA’ya gittik.

Arjantinli işadamı Eduardo Costantini’nin kendi koleksiyonunu bağışlayarak yarattığı müze, kar amacı gütmeyen Fundación MALBA – Costantini tarafından işletilecek şekilde 2001’de hizmete açılmış. Müze önceden gittiğimiz müzelerle kıyaslanacak olursa çok küçük olsa da 19. yüzyıl sonlarına doğru zenginleşen Arjantin ve Latin Amerika’daki sanatçıların sonradan Avrupa’dan esinlenerek ortaya koyduğu -Xu Solar, Diego Rivera, Antonio Berni, Frida Kahlo ve Jorge de la Vega gibi isimlerin- sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Öne çıkan eserleri ise;

Antonio Berni – Manifestacion (1934)
Tarsilo de Amaral – Abaporu (1928)
Frida Kahlo – Frida Kahlo ( Self Portrait – 1942)

Aynı zamanda modern sanatlara da ayrıca bir kat ayrılmış. Bu katta interaktif eserlerle insanların dikkati çekilmeye çalışılıyor. Geçici sergiler, sinema ve literatür bölümleri ile birlikte dinamik ve katılımcı kültürel alan olarak geçmekte.

30’dan fazla müze bulunan bu şehirde sanatsal ve kültürel faaliyetler sadece müze ile kalmıyor. Tango, tiyatro ve sinema gösterileri bulunmakta. Hatta bazı açık hava sinema ortamlarının olması bizi etkilemeyi başardı.

ŞEHİR DIŞINDA GEZİLECEK YERLER


Bizim vaktimiz kalmadığından gidemediğimiz ama not aldığımız yerler

Tigre


Güney Amerika’nın Venedik’i olarak geçen Tigre. BA’dan 1 saat mesafede. Şehirde en iyi gezinti sal veya teknelerle yapılmakta. Ziyaretinizi Pazar gününe denk getirirseniz “Puerto de Frutos” pazarını görme şansınız olacaktır.

Campanapolis


Zengin iş adamının kansere yakalanmasından sonra bu Ortaçağı anımsatacak yapay köyü yaptırtmış.

AKTİVİTELER


“Peki Buenos Aires geceleri?” denildiğini duyar gibiyiz. Buenos Aires tabii ki geceleri ile de ünlü. Enerjinize, takviminize göre aşağıdakileri yapabilirsiniz.

Tango Gösterisi İzleyin


Tango gösterisi izlemek en kolay deneyimleyebileceğiniz aktivite için 3 yöntem var.

  • Bir çok meydan ve kafede gündüz ve gece gösterilere denk gelmeniz çok kolay. En meşhurlarından San Telmo ve La Boca mahallerini gezerken bile istemeseniz bile denk geleceksiniz. Biz ise Plaza Dorrega’da akşam gidip bir cafe’nin masasına oturarak izledik. Meydanda olduğu için cafe’ye oturmadan da izleyebilirsiniz. Açıkçası ambiyans olarak eksik kaldığını söyleyebiliriz.
  • Biraz kareografi olsun müzikal tadında olsun derseniz tiyatro gibi yerlerde oynanan tango gösterilerini de tercih edebilirsiniz. Yemekli ve yemeksiz opsiyonları olan gösterilerde bizim denk geldiklerimizden en ucuz bilet 20$ ‘dan başlıyordu.
  • Tango diyince Milango denen tango kulüplerini de atlamamak lazım. Bu yerler daha lokal halka hitap ediyor, sahne ve kapasiteleri daha küçük. Bir çoğu rezervasyonla çalışıyor. Eğer ayarlayabilirseniz ders de almak mümkün. İsimlerini duyurmuş olanlar; La Viruta ve Salon Cunning.
Plaza Dorrego

Palermo Soho’da Takılın


Palermo Soho mahalleri akşamlar çok canlı  ve cıvıl cıvıl oluyor. Özellikle Plaza Serrano çevresinde bir çok farklı restoran, cafe ve pubları ışıklarıyla geceyi aydınlatırken, türlü türlü süslemeleri ise her mekanın içerisine ayrı bir heyecanla bakmanıza sebep oluyor.

Gece Kulüpleri


Bu direkt tavsiye etmekten ziyade gece hayatını sevenlerdenseniz BA çılgın gece kulüpleri tam size göre; ama baştan uyaralım gece 10’da yemek yenen bir şehirde gece kulüpleri kapılarına 2’den önce açmıyor. En ünlüleri Niceto, Pacha ve Crobar diyebiliriz.

undefined

Buenos Aires’te yapılacaklar tabii ki bunlarla sınırlı değil. Bizim yapamadığımız fakat sizin tercih edebilecekleriniz ise aşağıdaki gibi;

Speakeasy Mekanına Uğrayın


Speakeasy, gündüzleri çiçekçi, çamaşırhane ya da market olan mekanların gece gizli kapılarından bara geçilen yerlere deniyor ve merak etmeyin illegal değil. Palermo Viejo’daki Victoria Brown Bar veya romantik ortam için Ocho7Ocho Villa Crespo’daki tavsiye edilmiş. Retiro mahallesindeki Floreria Atlantico da meşhur yerlerden.

Teatro Colon’da Opera veya Tiyatro İzleyin


Dünyanın en iyi akustiğe sahip mekanlarından birisinde opera ya da müzikal dinlemek kesinlikle eşsiz bir deneyim olacaktır. Biz yaz tatilinde orada olduğumuzdan bir performans o zamanda bulunmuyordu.

La Bombonera’da Boca Taraftarlarına Katılın


Takviminiz uyarsa ve maça denk gelirseniz bir maça gidin. Yalnız bilet alırken turist olduğumuzdan sahte veya aşırı pahalı bilet alma durumu oluşabilir. Bu sebeple ya güvendiğiniz lokal bir arkadaşınızdan yardım alın veya güvenilir acentalardan bilet almalısınız. Önerilenlerden birisi Landingpadba.com

Feria de Mataderos


Pazar günü kurulan yerel halk Gaucho fuarı. Mataderos bölgesinde hareketli olan pazarda dansçılar, yerel şarkıcılar var. At üstünde Gaucho gösterileri de yapılmaktaymış. Bir sürü orijinal ve rustik hediyelik eşya bulunabilir. San Telmo pazarını tercih ettiğimiz için gidememiştik.

Buenos Aires’te ne yenir? Nerede yenir?


Arjantin’deki yemek saati ve alışkanlıklarını biraz da olsa anladıysak kahvaltıyı kahve yanında facturas denilen tatlı yiyeceklerle yapıyorlar. Genelde restoranlar 16:00 ile 20:00 arasında kapalı oluyor, 5 çayı dedikleri çay ile yine facturas yiyorlar. Akşam yemekleri ise genelde 21:00 sonrası yeniliyor.

Kırmızı et ve Şarap – Arjantin’de sığır eti inanılmaz yaygın ama domuz eti de opsiyonlar arasında olabiliyor. Parilla, Asado gibi çeşitli mangal/ızgara eti ve yanında da şarap tatmak isterseniz Don Julio ve La Cabrera önerilen mekanlardan. Şarap denince Malbec türünü denemelisiniz.

Empanada – Bütün Güney Amerika’ya özdeşleşmiş olsada Arjantin’e özgü olanlar biraz daha tatlı ve sulu. Herhangi bir yerden alabilirsiniz. İnternette Obelisk yakınındaki Guerrin’in empanadalarının meşhur olduğunu okumuştuk fakat gitme şansımız olmadı.

Dulce de Leche – Süt Reçeli diyebiliriz. Fakat daha kıvamlı ve daha tatlı. Bunun içerisinde olmayan tatlı çeşidi yok gibi; gofret, dondurma, pasta vb. hepsinin Dulce de Lecheli versiyonları var. Ayrıca kase/kavanozla alıp ekmek üstüne de sürüp yenebiliyor. (Biz marketten “La Serenissima” markasından aldık ve memnun kaldık.)

Alfajores – Dulce de Lecheli Halley gibi düşünebilirsiniz. Biz Cafe Tortoni’de yemiştik. Bütün kafe ve marketlerde rahatça bulabilirsiniz.

Medialuna – Şerbetli ay çöreği. Biz Cafe Tortoni’de yemiştik. Bütün kafe ve marketlerde rahatça bulabilirsiniz.

Submarino – sıcak süt ve denizaltı şeklinde katı çikolata. Biz Cafe Tortoni’de yemiştik. Bütün kafelerde bulmak mümkün.

ULAŞIM – KONAKLAMA


Biz arabayla olsak bile şehirde arabamızı kullanmadık. Buenos Aires bir çok metropol gibi ulaşım ağı çok iyi olan bir şehir. İlk olarak herhangi bir metro istasyonundan “SUBE” kart almanız gerekiyor. Sonrasında Google Maps size en etkili ulaşım yöntemini söylüyor. Biz şehrin merkezinden biraz dışarıda Nunez bölgesinden kaldığımız için metro ve otobüsü çok kullandık fakat merkezde kalıyorsanız tahminen metro fazlasıyla yeterli olacaktır.

Aynı zamanda UBER uygulaması da gayet güzel çalışıyor ve taksilerden çok daha uygun.

Bunun dışında EcoBICI uygulaması ile ücretsiz bisiklet kiralayabilirsiniz.

Konaklamaya gelince bize verilen tavsiye La Boca mahallesinde kalmamamız yönündeydi. AirBNB üzerinde Nunez mahallesinde bir stüdyo dairede kaldık. Ulaşım ağı geniş olduğu için illa merkezde kalmanız gerekmiyor.

MALİYET


Kur 1 $ = 65 ARS * Kur resmi döviz ofislerinde 60 olsa da Mavi market denilen farklı yerlerde daha yükseğe para bozdurabiliyor. Biz ikisinin ortalamasını dikkate aldık.

Konaklama

AirBNB Stüdyo Daire 7 gece 210 $

Tur – Giriş Ücretleri

Recoleta Ücretsiz Yürüyüş Turu bahşiş: 400 ARS (6 $)

Jardin Japones giriş ücreti 2 kişi : 400 ARS (6 $)

MALBA müze giriş ücreti Çarşamba günü indirimli 2 kişi: 280 (4,5 $)

Yemek

Cafe Tortoni 2 kahve ve atıştırmalık: 590 ARS (9 $)

Caminito öğlen atıştırmalık + gösteri* 2 kişi: 1600 ARS (24,5 $) – Burası en pişman olduğumuz yer, masa ücreti ,gösteri ücreti ve bahşiş olarak ekstra kalemlerle çok pahalıya geldi.

San Telmo Mercado tapas : 671 ARS (10 $)

San Telmo tatlı ve kahve: 370 ARS (5,5 $)

Kendimiz yemek yaptığımızdan genelde daha az yemek maliyetimiz oluyor. Bir haftalık market maliyetimiz 35 $ tuttu.


Bu yazımızı beğendiniz mi? Bir arkadaşınızla paylaşarak yayılmasına yardımcı olursanız çok seviniriz. Ayrıca yazılarımızdan haberdar olmak için takip etmeyi unutmayın.

Teşekkür ederiz!

Buenos Aires Gezi Rehberi” için bir yorum

  1. Geri bildirim: Montevideo Gezi Rehberi

Yorum bırakın

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close